Tepemizde sallanan emperyalist sopalar

Tepemizde sallanan emperyalist sopalar

@EmrahCilasun (02 Şubat 2018)

Lenin ve bir avuç gerçek devrimcinin, Birinci Dünya Savaşı’nda “anavatan savunması” öneren sosyal demokratlara karşı, savaşan ülkelerin proleterlerine ve ezilenlerine yaptıkları “Devrimci Yenilgicilik” çağrısı olmazsa olmazımızdır.

Genellikle burjuva politikacılar laf ebeliği yapmakta ustadırlar.

Kitabın ortasından konuştukları nadirdir.

İşte böyle bir konuşmayı Alman Dışişleri Bakanı Sigmaer Gabriel, geçenlerde (5 Aralık 2017’de) Berlin’de, Körber Vakfı’nda yapmış.

Gabriel yaptığı sunumda dünyadaki durumu değerlendirmiş ve Avrupa’nın (daha doğrusu Almanya’nın) bundan sonra nasıl bir pozisyon alması gerektiğini anlatmış.

Malum. Türkiye’de gündem Afrin.

İfratla tefrit arasında gidip gelen yorumlara bakıyorum.

“Bitti bitecek” denilen AKP iktidarının, kâh seçim için, kâh sonunu kurtarmak için Afrin’e saldırdığı söylenmekte.

“Fırat Kalkanı”nda “hezimete” uğraması beklenen iktidarın şimdi Afrin’de “hezimete” uğraması beklenmekte.

Oysa gönlümüzün arzuladığı papatya falını açmak yerine materyalistçe objektif gerçeğin kendisine bakmalıyız.

Mao’nun dediği gibi “karşıtını stratejik olarak küçümse, ama taktik olarak küçümseme”.

Kuşkusuz TSK’nın, hangi gerekçeyle olursa olsun, egemen bir ülkenin (Suriye’nin) sınırlarını geçerek yürüttüğü askeri faaliyetin adına isteyen “operasyon”, isteyen “harekât” demekte serbesttir. Ama bunun alenen bir savaş olduğu “sağır Sultan”ın bile malumudur.

Keza bu savaşın görünen boyutu TSK/ÖSO ile YPG arasındaki çatışmadır.

Ve bu çatışma bağlamında, şu köhne dünyanın eşitsizliklerine, baskı ve sömürüsüne karşı kararlıca karşı koyanların,  komünist zaviyeden bakanların, eşitsizlikten, baskı ve sömürüden yana olmaları beklenemez.

Kürt kitlelerinin gadre uğraması desteklenemez, kabul edilemez.

Burada Lenin ve bir avuç gerçek devrimcinin, Birinci Dünya Savaşı’nda “anavatan savunması” öneren sosyal demokratlara karşı, savaşan ülkelerin proleterlerine ve ezilenlerine yaptıkları “Devrimci Yenilgicilik” çağrısı olmazsa olmazımızdır.

Ama bundan bir adım sonrasıysa -hakikaten eşitsizliğin, baskı ve sömürünün bu dünyada emperyalist/kapitalist sistemden kaynaklandığının bilincinde olanlar açısından- gri bir alandır.

Çünkü Afrin’e yapılan saldırı, göründüğü gibi sadece ve sadece bir Türk-Kürt çatışması değildir. Bilakis bunun da ötesinde Suriye’de yaşanan savaşın tümü, çok kutuplu dünyada, emperyalistler ve gerici devletler arası rekabetin ve keskin çelişkilerin ürünüdür.

Emperyalist rekabet ve çelişkinin ürettiği anarşik dinamik, bütün bu Suriye’deki sekter savaşı tetikleyen ve hala itekleyen faktörün ta kendisidir.

Şimdi irili ufaklı bütün aktörler, bu hengemade aslan payını kapma derdindedir. Başta en büyükler olmak üzere, sahada bu kadar aktörün varlığı ve birbirlerinin ayağına dolaşıyor olmaları, adeta bu pilavın daha çok su kaldıracağına ve daha büyük tehlikeleri içinde barındırmakta olduğuna işaret etmektedir. Hele hele aynı çelişkilerin ürünü olan Ortadoğu’daki gerilimleri de bu büyük resme dahil edersek.

Bakın Gabriel, temsil ettiği sistemin kaygılarından hareketle bu durumu, meşrebince nasıl okuyor ve izah ediyor.

Gabriel’in konuşmasından kimi alıntıları aşağı aldım.

Arzu edenler bu alıntıları, Fehim Taştekin’in saha hakkındaki bilgilerinden faydalanarak kaleme aldığı yazılarıyla; Cumhuriyet gazetesinin ABD ve Batı’ya yakınlığı ile bilinen yazarı Aslı Aydıntaşbaş’ın yazılarıyla veya Rusya’ya ve müttefiklerine yakınlığı ile bilinen yazarı Ceyda Karan’ın yazılarıyla harmanlayıp, bir daha okuyabilirler.

“Uzun süredir dünya genelindeki krizlerin artan hızı şaşkınlık ve korku uyandırdı. Bu süreçte, küresel çapta angaje olan bir Avrupa için endişe verici misaller belirdi. Bunlar kabaca iki kategoriye ayrılabilir:

Etrafımızdaki devletlerin çöküşü, artan oranda çatışmalara neden olmakta. Bunlar sınır ötesine taşmakta ve bütün bir bölgeyi istikrarsızlaştırmaktadır.

Aynı zamanda yükselme azmi olan Çin, Rusya, Türkiye ve İran gibi ülkelerin saldırgan eylemleri, küresel düzenin yanı sıra bölgesel güç dengelerinin de kaymasına neden olmaktadır.

Halen rekabetin uykuya yatmadığına şahit olmaktayız. İki hafta önce, Rusya Devlet Başkanı Soçi’de davet verdi. İlkin Suriye Başkanı, daha sonra Türk ve İran devlet başkanları teşrif ettiler. Davetliler Suriye’de garantilediklerine inandıkları zaferi kutladılar. Buna ilişkin bir Alman gazetesi ‘Kara ruhlar, Karadeniz’de’ diye yazdı.

Soçi’de toplanan büyük güçler dost değillerdir ama ortak yanları vardır. Tarihsel büyüklüklerinin iç ve dış boyutlarına atıfta bulunmaktadırlar. Ve onları bizden ayıran temel şey, sırası geldiğinde Batı’ya göstermek için kimi sermayelerini bu işe yatırmış olmalarıdır. Durumlarından bir tür ‘büyük güç vergisi’ ödemeye istekli oldukları söylenebilir. Ekonomik kayıplar, diplomatik istismarlar, mali cezalar gibi bir dizi adım  onlar tarafından, liderlik iddiası ve ulusal egemenliği ispatlamak için göze alınmakta.

Bunu Rusya’nın Ukrayna’da yaptıklarında görmekteyiz. İran, komşu ülkeleri kontrol etmek veya başkaları açısından kontrolü zorlaştırmak için bölgede kısmen terörist milisleri desteklemek için önemli kaynakları devreye sokmaktadır. Türkiye, Kürt ulusal özlemlerine karşı çıkarlarını savunmak için askeri operasyonlardan ve ABD’yle çatışma(lar)dan çekinmiyor.

Dolayısıyla Suriye, üç eski imparatorluğun ilerlemesinin doruk noktasıdır. Bu arada, bunu bir öz-eleştiri olarak görmeliyiz. Son yedi yıldır Batı hiçbir zaman, çok iddialı talepleri ile devreye soktuğu kaynaklar arasında makul bir ilişki kuramadı.

Theodore Roosevelt bir keresinde, ‘Yumuşakça konuş ve büyük bir sopa taşı’ demişti. Bizim Suriye politikamız ise bilakis tersine, ‘Yüksek sesle konuş, fakat küçük bir sopa taşı’ slonganıydı.”

Dediğim gibi Gabriel açık konuşmuş.

Bütün bir bölgede, insanlığın tepesinde irili ufaklı emperyalist “sopa” sallanmaktadır.

“Taktik” adına, insanlık bu emperyalist “sopa”lardan birini tercih edemez.

Zira böylesi bir tercih, eşitsizliğin, baskı ve sömürünün başka biçimlerde devamından başka bir şey olmayacaktır.

Bu, kabul edilemez.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir