Erdoğan’ın Kemalizm hamlesi
@EmrahCilasun (14 Kasım 2017)
Hatırlıyorsunuz değil mi?
Erdoğan’ın başbakan olduğu yıllarda…
Mutad, salı günleri yapılan grup toplantılarında…
Hey gidi hey!
Ne günlerdi…
AKP, adım adım Kemalist paradigmayı tasfiye edip yerine İslami paradigmayı inşa ederken, yanına geçici yol arkadaşları arıyordu.
Liberallerin yanı sıra geçici yol arkadaşlarının bir bölümünü de “sol” cenah oluşturmaktaydı.
O nedenledir ki “hazret”, Ahmet Kaya’dan girip, Nazım Hikmet’ten çıkıyor;
Patetik sesiyle Nevzat Çelik şiirleri döktürüyor;
Salya sümük, Erdal Eren’den Dersim’e kadar uzanan, sol hafızaya ait ne varsa sağdan okşuyordu…
O güne kadar rejimle arasındaki ayrışım çizgisini, baskı ve sömürünün üstyapısı ve üretim ilişkileri ile değil de sadece “hak-hukuk” ve “mağdur olmak” üzerinden çeken kimi solcularımızın kafası allak bulak olmuştu.
Hoş, gerçi kafaları allak bullak eden başka gelişmelerde vardı.
Mesela, istenen müreffeh ve kalkınmış bir memleket değil miydi?
AKP’nin teşvikiyle komşuda (“Anadolu Kaplanı”nda) pişer, inşallah bize de (“Solcu/Alevi/Kürt” belediyeciye, işadamına, mütahite) düşerdi…
Vaktiyle Hikmet Kıvılcımlı da “Vatan Partisi, hükümetimizi, velev ki eksik olsa bile başardığı sanayi teşebbüsleri için olduğu kadar, geç de kalsa yeni ağır sanayi teşebbüslerinden dolayı tebrik eder“ deyip, Demokrat Parti’nin icraatlarını övmemiş miydi? (Gerçi aynı Kıvılcımlı bu övgüyü unutup, Milli Birlik Komitesi’ne 27 Mayıs 1960’da yaptığı darbe için de teşekkürü bir borç bilecekti.)
O halde?
12 Eylül’den beri kan, göz yaşı ve öfkeyle biriken umutlar, AKP’nin bu “sol manevrasına”, AB ve parlamento heveslerine neden heba edilmesindi?
Şimdi benzer bir manevranın, devrimcilerin tam karşı kutbundaki, eski paradigmanın taraftarlarına, Kemalist cenaha yapılmakta olduğunu görüyoruz.
Cumhurbaşkanı’nın, devletin kurucusunu, ölüm yıldönümünde adıyla sanıyla zikredip, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” demesi nedense siyaset sahnesinin aktörlerini şaşırttı.
Yorumlar havalarda uçuştu.
Erdoğan’ı takkiye yapmakla suçlayan da oldu, takdir eden de…
Hatta bunun 2019 seçimleri için bir manevra olduğunu söyleyen bile çıktı.
Oysa bu manevra bambaşka bir gidişaatın işaret fişeğidir.
Evet, S-400 füzelerine rağmen Türkiye şimdilik hala bir NATO üyesidir.
Şanghay ittifakı şimdilik hala uzaklardadır…
Ama Washington’dan Paris’e, Berlin’den Brüksel’e kadar bir dizi müttefikiyle Ankara ciddi çelişkiler yaşamaktadır.
Sırf onlarla mı?
Kendisine rakip olabilecek Tahran ve Riyad ile birlikte bütün bir Ortadoğu coğrafyası Ankara için adeta ateşten gömlek gibidir.
Bu şartlarda, hem içerisi, hem de özellikle dışarısı için Erdoğan’ın şimdilik Kemalizm’e ihtiyacı vardır.
Tabii ki 2002’den beri AKP hükümetinin, devleti İslami yönde yeniden yapılandırmak için Kemalist paradigmadan, resmi devlet ideolojisinden kopması kaçınılmazdı. Jön Türk geleneği üzerine bina edilmiş, Ermeni Soykırımı ve Kürt katliamları gibi bir dizi tarihsel kambura sahip Kemalist ideolojinin, konjonktür gereği sözde bile olsa (başta Çözüm Süreci olmak üzere) AKP’nin, rejimin geçmiş tarihini adım adım revize etmesi elzemdi. Hatta devletin bekçisi TSK’yı dahi baştan aşağı yeniden kalıba sokması şarttı.
Ama hepsi o kadar!
Zira bugün Erdoğan, Sarraf davasının muhtemelen kazanacağı uluslararası boyutlardan tutun da Türkiye’nin olası karışabileceği savaş veya savaşlara kadar Kemalizm’in, “vatan, millet, Sakarya” tekerlemesine, bir başka ifadeyle “hakim ulus şovenizmine” de ihtiyaç duymaktadır.
Söze “eyyy Amerika” diye başladığında solunda Kemalist, sağında İslamcı ama her halükarda müslüman bir Türk neden olmasın?
İşte bu şartlarda kurucu lider sıfatıyla 1938’de ölmüş bir Mustafa Kemal’in adı ve resiminin duvarda asılı olması, 2017’de yaşamakta olan lideri neden gocundursun ki?
Hem kendisine, en sağdan en sola kadar muhalefet edenlerin Kemalizm şemsiyesi altında toplandığı, Kemalizm’in adeta bir ayrışım çizgisi gibi sunulduğu şu günlerde, bu ayrışım çizgisini, yani Kemalizm’i bundan daha iyi sulandırmanın başka bir şekli olabilir mi?
Mesela yarın bir gün Erdoğan, İslami hattına uygun bir şekilde Mustafa Kemal’den tarih sırasına göre şöylesi alıntılar yapacak olsa Kemalistlerimizin hali nice olur?
1 Kasım 1922: “Türk ve İslam Türkiya devleti, iki saadetin bu tecelli ve tezahürünün kaynağı ve kökü olmakla dünyanın en bahtiyar bir devleti olacaktır.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 14, s. 87)
18 Kasım 1922: “Türkiye’nin bir vazifesi hilafet makamını kurtarmaktır. Bu bizim için özel bir davadır. Bunu hilafet makamı olarak nihayetine kadar göstermek ve onun kurtarılmasına çalışmak bizim için hayırlı bir davadır. Bizim için bu dava İslam âlemi nazarında fevkalade takviye eden bir meseledir” (Age, s. 135).
20 Kasım 1922: “Halife ‘hazrettir’ ve ona ‘hazret’ denilir. Ona lisanımızda başka bir unvan yoktur” (Age, s. 146).
16/17 Ocak 1923: “Millet dinsiz değildir. Dinine bağlıdır ve dini İslam dinidir. Yani komünistlik gibi dini reddedecek ortada bir meslek yoktur” (Age, s. 288).
16 Mart 1923: “Bazı kimseler asri olmayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların maksadı, İslamların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir” (Age, c. 15, s. 219).
22 Mart 1923: “Bende Timurlenk’in Kur’anı Azimüşşan’ı vardır, gayet kıymettardır. Onun yazısı da pek güzel ve taklide örnek almaya değerdir. Biz Türklerin yazıya da ehemmiyet vermiş olduğumuz, bu Kur’anı Kerim’in yazısıyla da müspettir” (Age, c. 15, s. 251).
16 Nisan 1923 (Ramazan münasebetiyle): “İdraki ve iftihar ettiğimiz bu mübarek ayın hürmetine eltafı ilahiyeden vatanımız ve hepimiz için selamet ve sadetler niyaz ederken mukaddes davanın aşkı ile rahmeti rahmana kavuşmuş olan aziz şehitlerimizin ruhlarına Fatihalar hediye ediyorum” (Age, c. 15, s. 293).
Olmaz olmaz demeyin.
Peki ya Cumhurbaşkanı bunlarla da yetinmeyip, üstüne üstlük bir de Tarih Vakfı Başkanı Mehmet Ö. Alkan’ın “29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildiğinde İstanbul’da halife vardı ve 3 Mart 1924’e kadar da görevine devam etti. Yani biz 6 ay, halifeli bir cumhuriyette yaşadık” sözlerine gönderme yapıp, 2023’de, “Lozan’da dayatıldığı için Halifelik makamını ilga etmiştik, hadi şimdi gelin Halifeliği ilan edelim” diyecek olursa?
“Erdoğan’ın Kemalizm hamlesi” üzerine bir yorum