Faşizm ve ‘Alice Harikalar Diyarında’ki kurbağalar

Faşizm ve ‘Alice Harikalar Diyarında’ki kurbağalar

@EmrahCilasun (1 Haziran 2017)

Bitti!

Bundan on-onbeş sene evvel ortalama bir AB vatandaşının, “karamelli Late Macchiato’mu içerim; hafta sonu Berlin, Paris, Londra veya İstanbul’daki ‘ev partileri’nden birine katılırım; neticede ben, sahip olduğum yüksek yaşam standartı ve demokrasi sayesinde vergisini veren, her dört senede bir sandığa giden sadık bir vatandaş, özgür bir bireyim” rüyasının sonuna geldik. Yerküreyi talan eden emperyalist mali sermayenin kendi arasındaki rekabet ve iç çelişkilerin tezahürü olan anarşik bünye, bütün dertlerini tekrar dünyanın üzerine kusmaya başladı.

İklim krizinden göçmen krizine; derin iktisadi bunalımdan özellikle, Batılı emperyalist değerlerle İslam köktenciliği arasında, birbirlerini karşılıklı besleyen iki miadını doldurmuş modelin çatışmasına kadar varan çelişki, ortalama AB vatandaşının rüyasını besleyen hortumların tıkanmasına neden oldu.

Zira ne de olsa, burjuva diktatörlüğünün bir biçimi olan burjuva demokrasisi ve iktisadi istikrar, ancak ve ancak dünyanın güçlü talanına dayanmak zorunda.

Bugün emperyalist hakim sınıfların farklı fraksiyonları arasındaki münakaşanın özünü, güçlü talan, güçlü devlet ve onun olmazsa olmaz ideolojik, dini, kültürel üst yapısının daha da gericileştirilmesi belirlemekte. Bu münakaşada faşist, ırkçı, azılı milliyetçi görüş ve fikirlerin baskın çıkmaya çalıştığı ise bir vaka.

Gerçek şudur ki, toplumsal üretim ve şahsi gasp üzerine kurulu kapitalist/emperyalist üretim ilişkileri sisteminin, 2. Dünya Savaşı sonrası, sömürü ve sınıf hakimiyetini peçelemek ve meşru kılmak için kullandığı “tutkal” fonksiyonu gören, üstüne titrenen burjuva demokrasisi “iç bütünlüğünü yitirmekte” ve dikişlerinden sökülmektedir.

Tarihin en güçlü emperyalist ülkelerinden biri olan ABD’nin başına geçirilen ve parmağı nükleer düğmenin üzerinde bulunan faşist Trump’ın, Atlantik ötesinden kıta Avrupası’na doğru savurduğu ve gittikçe tüm dünyayı kaplamakta olan kara bulutlar, muazzam bir faşizm ve sağ tırmanışa işaret etmektedir. Siyasi havayı tekrar, tıpkı 1920’lerin sonu ve 30’ların başında (İtalya’dan Almanya’ya, İspanya’dan Portekiz’e, Arjantin’den Japonya’ya dek) olduğu gibi, faşizm ve onun farklı türevleri tehdit etmeye başlamıştır.  Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir husus ise tüm bu hortlakların, tıpkı Hitler örneğinde olduğu gibi, burjuva demokrasisinin bağrından türemiş olduklarıdır.

“Başımız sarayla dertteyken, bu adam ne anlatıyor” diye söylenenleri duyar gibiyim. Müsterih olun! Tüm bunları aktarayım dedim zira, hala “Alice harikalar diyarında” umut arayanlar var:

“Karanlık bir tünelin içindeyiz… Pratik olmak zorundayız. Kısa vadede bebek adımları dışında büyük bir değişim şansı yok. Önceliğimiz, Cumhuriyet yazarları gibi cezaevindeki meslektaşlarımızın serbest kalması, seçilmiş siyasetçilerin hapishaneden çıkması, OHAL’in kalkması olmalı… Bunun için de şu ya da bu biçimde birilerinin bu iktidarı demokrasiye dönüş konusunda ikna etmesi gerekiyorAvrupa dahil tüm kesimler bu ‘ikna’ sürecinin bir parçası olmalı. Bir şekilde hep birlikte makulü anlatmak, Avrupa yoluna ve demokrasiye dönüş konusunda teşvik edici olmak zorundayız… Avrupa’yla yapılacak ‘bir yıllık takvim’, bu ülkenin rahatlaması için bir vesile olabilir.” (abç) (Aslı Aydıntaşbaş, Cumhuriyet, 28 Mayıs 2017)

Açık sözlülüğümü bağışlayın! Hanımefendi bana, Mao’nun Çin atasözünden aktardığı bir misali hatırlattı: Kuyunun dibindeki kurbağa gökyüzünü, kuyunun ağzı kadar sanırmış.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir